PİSİ PİSİ

PİSİ PİSİ

Bir adam tipinden hiç beklenmedik bir hareketle – at hırsızından hallice kendisi – duvarın üzerinde gördüğü kediyi sevmek için yolunu değiştiriyor.

Gülümsüyorum elimde olmadan. O an dünya birkaç saniyeliğine güzelleşiyor. Havanın daha hoş koktuğunu duyuyor, geleceğin daha umut verici olduğunu filan hissediyorum bir an için. Sonbaharın ortasındayız; kaldırım taşlarının arasından çiçekler sökün ediyor birden. Kelebek mi o etrafımda uçuşanlar? İstemsizce sekerek yürümeye başlıyorum. İlk başta direnmeye çalışıyorum –etraf insan dolu, ne derler böyle koca adama bak ne yapıyor – sonrasında hoşuma gidiyor. Kahkahalar atarak sekiyorum kaldırım boyunca. İleride duvarın üzerine oturmuş tanıdık bir yüz seçiyorum ama adı aklıma gelmiyor. Humpty Dumpty bulmaya çalıştığım isim ama yarım yamalak hafızam hatırlayamıyorum bir türlü. Biraz yaklaşınca “N’aber Hamdi abi, n’apıyorsun Göztepe mahallesinde böyle?” diye hatır soracak oluyorum. Hafiften şaşkın, biraz kırgın bir sesle “Hamdi mi? Aşkolsun, Hampti benim adım.” “Kusuruma kalma” diyorum, gönlünü almak için kolundan çekiyorum kendime doğru. Kocaman sarılıyorum ona. Sonrasında birlikte zıplıyoruz Hampti ağabeyle.  Etrafımız fır dolu insan oluyor birden. Kalabalığın arasında Heidi var, Hansel ve Gretel’i tanıyorum. Bir bakıyorum yanımda kupa kraliçesi, hemen sağında da Red Kit. İnanamıyorum gördüklerime. Havayı olanca gücümle içime çekmeye çalışıyorum. Onca tepinmeye terlemiyorum ya nedense ona takılıyorum bir an. Mutluluk var her yanda, herkes birbirine sarılıyor eski dostlar gibi. O karmaşada Hampti Dampti’nin boynuna davul asıyor biri. O gümbede gümbede bilinmedik ezgiler çalıyor, biz dans ediyoruz topyekün. Pencereden sarkmış çalınan müzikle eş zamanlı el çırpıyor  mahalleli. Gözlerimden yaşlar süzülüyor. Bünyem onca mutluluğu taşıyamıyor içinde. O güzelim müziğin içine usulca sızan bir ses duyuyorum sonra. Hırıltıya benziyor. Çoğaldıkça kulakları rahatsız edici bir gürültüye dönüşüyor ve müziği bir bıçak gibi ortasından bölüyor acımasızca. Herkes kulaklarını elleriyle kapamaya çalışıyor ama bu ses onlara çok fazla. Hırıltı artık böğürme sesine dönüyor. Biri can çekişiyor gibi. Diğerleri dayanamıyorlar, yazık, bir bir kayboluyorlar gözümün önünden: kelebekler, yeni açmış çiçekler, Hampti ağabey ve ekürisi… Bir ben kalıyorum ortada.

Adam kediyi sevmesini bitirip bir iki adım attıktan sonra yere balgamlı bir tükürük bırakıyor ve dünya eski haline gerisin geri dönüyor.

Leave a Reply

%d bloggers like this: