Yattığı yerden kalkıp diğerine doğru yöneldi. Usulca yanına sokulmaya yeltendi önce. Bu hareketi diğerinin hoşuna gitmedi. Kulağına bir sır fısıldayacakmış gibi yaklaşıp dudaklarını boynunda gezdirmeye başladı. Diğerinin hırıltısı kesilince, dolanıp arkasına geçti ve olanca ağırlığıyla üzerine çöktü. İri vücudundan beklenmeyecek bir çeviklikteydi ve akıl almaz bir hızda inip çıkabiliyordu. Diğeri ise direnmenin daha çok acı vereceğinin ayrımında, yüzünü öğlen güneşine doğru çevirmiş, gözleri kısık, kıpırdamadan duruyordu öylece.
On saniye kadar sürdü hoyratça devinmesi. Diğeri acı ve tiksintiyle karışık boğuk bir ses çıkarırken, o ciğerlerini yırtarcasına, titreyerek, zevk içinde haykırıyordu. Yanağını diğerinin sırtına yasladı ve hızla nefes alıp vermeye devam etti. Soluklanınca çözdü kendini diğerinden. Salınarak gerisin geri döndü yerine ve boylu boyunca uzandı.
İşte, az evvel hiçbir şey yaşanmamışcasına, zıt köşelerde kendi hallerinde yatıyorlardı.
***
Olanları kocaman olmuş gözleriyle dehşet içinde izlemişti küçük kız.
Elinde tuttuğu dondurma eriyip külahından süzülmüş, dirseğine doğru akıyordu.
“Nereye kayboldun sen bakayım?” diye kızarak kolundan çekiştirdi annesi. “Haydi oyalanma, daha maymunlara bakacağız”