1 Ağustos günü vefat etmişti babam. 20 sene geçmiş ardından. Üzüntüye değil, daha çok huzura bürünmüş bir ruh haliyle ‘hayat ne ilginç’ diyebiliyorum şimdi.
Önceleri böyle değildim.
Ağustos ayı yaklaştıkça usuldan hissedilen, farkına vardırmadan sinsice büyüyen, büyüdükçe o acı günlerin kıyıda köşede kalmış, neredeyse unutulmuş ayrıntılarını da kum taneleri ve çakıl taşları gibi çıkarıp kendine çeken bir hüzün dalgası Ağustos ayının ilk günü geldiğinde en tepeden büyük bir gümbürtüyle kalbimin tam ortasına inerdi. Telefon açardım anneme ve kardeşime. Konuya girmek, ilk dile getiren olmak istemez, sadece ‘Ey gidi’ der, duygularımı telaffuz edemezdim.
Adaletin mizanını sorgulamak birkaç yıl sürdü. Cevabı olmadığını anlayınca sonraki seneler alışıverdim bu gerçeğe. (Alışmayıp n’apacaksın? Hayat devam ediyor… Öyleydi. Herkesin yüzü unutuluyor… Evet, iyi ki fotoğraflar var, sayılı birkaç video var… Rüyalarda beliren anı kırıntılarının günlük yaşantının olaylarıyla karışımından oluşmuş imgelerini öyle ya da böyle yorumlayıp, hayırlara yordum: Niye üzgündü acaba? Gülerken gördüm; çok keyifliydi, vb.) Yani basmakalıp ne kadar evre varsa geçirdim.
Yeni bir evredeyim son birkaç senedir. Sanırım yaş ilerledikçe ayırdına varıyor insan. Hayat önüne geçilemeyecek bir istenç ve hızla yeniliyor kendini. Zamanını doldurmuş bir ağacın zarif ve kullanışlı bir mobilyaya ya da bir çocuğu gülümseten basit bir tahta oyuncağa dönüşmesi gibi biz de bambaşka bir yaşam öğesine dönüşüyoruz. Buna inanıyorum artık. Diyorum ki: babam bende yaşıyor, kardeşimde yaşıyor ve şimdiyse Emre’de… Bazen kanepede kaykılıp otururken ellerimi kafamın üzerine kenetlemiş kelimi kaşırken buluyorum kendimi. Gülümsüyorum. Emre’nin tombul, yumuşak, bembeyaz ayaklarını okşuyor, iç geçiriyorum. Bana bakarken gözlerinde bir saniyeliğine babamı görüyorum. Büyülü anlar bunlar. Geçmiş, şimdi ve gelecek yoğruluyor ve hep bir anda yaşanıyor sanki. Bir gün öleceğiz ve toprak kokan serin bir havaya, bir ağacın yeni yeşeren yaprağına, bir bebeğin damağında patlayan diş tanesine dönüşeceğiz belki. Bundan binlerce sene sonra da var olacağız.
Bunun farkına vardığım ender anlarda esenlikle doluyor ruhum. ‘Hayat ne ilginç’ diyebiliyorum işte.
Neyse. Aynı günün akşamı doğan çocuklar bugün tam 20 yaşına girmişlerdir. Ne güzel, değil mi? Onların da çocukları olmuştur belki. Hepsinin doğum günü kutlu olsun. Selam olsun hayata.