Karşı evlerde yanan mumlar gecenin zifiri karanlığında titreyerek parlıyorlardı. Çocuk, bir saatten fazladır salonun içinde fır dönüyor, ya koltuğa uzanıyor, ya da pencerenin önünde dikilip boş sokakları izliyordu. Birkaç dakika önce ışıklar gelmiş -hoppa diye ayaklanmasına fırsat kalmadan- geldiği gibi çat diye gidivermişti. “Aha da sinyali verdiler” diye sitem etmişti babası, “daha sabaha kadar gelmez cereyanlar.”…